Alışılmışın dışında ama o kadar da değil sanki, ne bileyim. “Zaman geçmek bilmiyor.” derken öyle bir haftaya ulaştım ki kendimi YGS sınavına girmeden önce ki gibi “Keşke bir haftam daha olsaydı.” derken buldum. “Neden?” diye soracak olsam kendime, kendime kızıp azarlar hale geliyorum kendimi. Alışveriş listesi yapılacak, sağlık kontrolleri unutulmayacak, valiz alınacak, çeşitli araştırmalar yapılacak, belgeler hazırlanacak ve bütün bunlar olurken katiyen korkuya kapılınmayacak. Zor.

Neyse ki “Hayatımın en zor dönemi böyle olsun.” diye kendimi avutup piç gülüşü atmaktan da kendimi alamıyorum. Sonuç olarak elimde kalan “Ne tatildi ama be.” cümlesi olmakla beraber 6 günün içine bir sürü veda, iki veda partisi, veda sarılmaları ve vedayla ilgili bir dolu zımbırtı sığabiliyor. O değil de, ben niye işleri bu kadar hafife aldım da her şeyi son haftaya bıraktım onu çözemiyorum. Sanki bir yıllığına dünyanın öbür ucuna değil de 4 günlüğüne Bursa’ya gidiyormuş gibi bir hal tavır üzerimde, utanmasam kol çantamı koluma takıp çıkacağım meçhule giden o yola.
Siz siz olun benim gibi yapmayın. Gelecek kaygısına kapılıp geçmişi eteklerinizden dökmeye bu kadar odaklanıp da heyecanlarınızı ertelemeyin derim. Çevremdeki herkesin benden daha heyecanlı olduğu şu günlerde içim içime sığamaz olması gerekirken içim gayet yerinde ve olgun bir oturaklılıkla 10 eylülün gelmesini sakince bekliyor ama icraat yok. –tu. Bugüne kadar.
Şu bir haftayı esenlikle geçirebilirsem söz size uçakta duygulanıp ağlamayacağım.
Güzel günler bizim olsun.
H.