top of page
Ara

Pembe olan

Yazarın fotoğrafı: Hilal ÇelikHilal Çelik

Herşey çok güzel başlamıştı aslında. Okuldan sonra altıya kadar uyuyup Niv’in aramasıyla uyandım. Buluşmamız gereken metro durağını değiştirdiğinden bahsediyordu. Sonra “7.30’da orada olacak mısın?” dedi. “Evet, makyaj yapıyorum şu an.” dedim.

"Aa ben de makyaj yapıyorum şu an, sence pembe rujumu mu süreyim kırmızı olanı mı?” derken telefonu yüzüne kapattım. Allahın cezası.

Ben otobüsü beklerken kar yağmaya başladı. Dün gece kar fırtınası bekleniyormuş, biz yine de vazgeçmedik gittik partiye. Okul her zaman parti yapmıyor çünkü. Ben de seviyorum okulun kendi partilerini, üç buçuk aydır burada tanıdığım herkesle bir arada olabiliyorum. Serseri mayın gibi oradan oraya gidip herkesle dans ediyorum, güzel gidiyor. Nitekim dün akşam da her şey böyle başladı. Kalabalık yeni yeni toplanırken deri koltuklardan birine oturmuş insanları seyrediyordum öylece. Onur’la milletin dedikodusunu yapıyorduk. Sonra bir anda Coldplay – Hymn For the Weekend çalmaya başladı. Olur ya insana; bir anda flashback yaşarsın. O büyük parti alanında sanki kalabalığın içinden, çalan şarkının en sevdiğim şarkı olduğunu bilen tek insan olarak; Merve koşarak gelecek ve elimden tutup "Hadi Hilal dans edelim!" diye beni kalabalığa sürükleyecekmiş gibi geldi. Sadece bir an onu burada hissettim, gözlerim doldu. Hep öyle olurdu çünkü. Ne zaman bir müzik duysak, ya da çan sesleri; caddede, sokakta, cafede, evde, insanların içinde Merve’yle göz göze gelir sonra dans etmeye başlardık. Şimdi o yokken bütün o kalabalığın içinde iki kişilik dev partilerimizden birinde olmayı ne kadar özlediğimi farkettim, sonra da şarkı bitti.


Parti de çok uzun sürmedi zaten. Süremedi. Bir anda mekanı basan dumanlar ve alarm sesleri eşliğinde -15 derece soğukta sokağın ortasında buluverdik kendimizi. Bazı insanlar başka mekanlara dağıldılar ama benim hevesim kaçmıştı çoktan, eve geldim.



Mesele bütün bunlar değil de. Dün gece çok garip şeyler oldu. Bir mesaj yazmak zorunda kaldım mesela, hayatımın yarısını aldı götürdü. Mesajı yazarken o kadar ince eleyip sık dokudum ki, kendimi düşündüm sonra. Bu mesajı yazan taraf yerine, alan taraf oldum birkaç kere. Böyle hissettirdiğini hiç bilmiyordum. Acaba diğer insanlarda benim gibi düşünüyorlar mıdır böyle bir mesaj yazarken. Ne bileyim.. Birisi sana çok fazla değer veriyor, gerçekten seviyor belki ama duyguları karşılıklı değil ve sen bu mesajı nasıl sağduyulu bir şekilde tamamlarım diye düşünüp yazarken, onun kalbi saniyede 128728391823 kere çarpıyor. İnsanları üzmekle mutlu etmek arasında ağzımızdan çıkacak iki kelime oluyor bazen. Ve o iki kelime bazen o kadar kötü insanların ağzına düşüyor ki, düşünmeden harcıyor onlar sevgiyi, masumiyeti. Bugün sabah Merve'yle Facetime yaparken bana "İnsanlar iğrenç birer pislik torbasına dönüştü gözümde." dedi. "Üç senedir yaşadığım dünyaya hoşgeldin." dedim bende.


Bu konuda yazmak istediğim milyonlarca şey var aslında. O’nu düşündükçe de her geçen saniye artıyor bu kelimeler. Sorular soruyorum, doluya koyuyorum, boşa savuruyorum. Bazen öfkeleniyorum. Bütün bunların anlamı o kadar farklı ki oysa. Korkaklık değildi bu, ya da korkaklıktı bilmiyorum. Bazen hiçbir şey yapmadan da çok şey kaybediyoruz, bazen bir an bile yıllara bedel olabiliyor.

Günün sonunda;

Bir kalp daha kırılıyor, bir büyük daha açılıyor Türkiye'nin soğuk bir kentinde.


Mervenin en sevdiği şarkı çalıyor,

Bazen, yürek görmezsin çevrende

Rasta der ki; temiz kal bedenin mabedin

Köklerini sal usulca

Gönlü alçak ol, biraz serin, biraz derin

Arın kötüden, hileden, tükenmeden

Savaşma gerek olmadıkça

Melodisi, havasız odamı doldururken şimdi dışarı çıkmalıyım, biraz yürüyüşe ihtiyacım var sanırım. Sonra belgesel izleyip mektup yazmaya devam. Bugün pek bir karanlık zira.


Neyse.


H.







 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
  • White Facebook Icon
  • White Twitter Icon
  • White Instagram Icon

© 2016 by Hilal Çelik. Proudly created with Wix.com

bottom of page