Şu hayatta peşinden gitmeye değer gördüğüm tek bir şey var sanırım. Üniversite birinci sınıfta mülakatta “Hayatta ne olmadan yaşayamazsın?” diye sorduklarında, “Sevgi.” demiştim, şimdi hatırlayınca, sevgi dediğimde gözümün önünden geçen ilk yüz de abiminkiydi.
Mental bir sevgi seni dünyanın öbür ucuna da götürebiliyor, dünyadan kopartıp bir geri dönüş bileti de kesebiliyor kendine. Ve bir sabah uyanıyorsun, pencerenin önünden çöp konteynırını sürükleyerek geçen adam yeni aydınlanan günün ışığını bir anlığına keserken kalbin pıt pıt atıveriyor, elin telefona gidiyor ve gülümsüyorsun çocuk çocuk.
“I am still a child, so it’s okay..”

Aşkın seni nerede, ne zaman, kimde, hangi renkte bulacağı hiçbir zaman belli olmuyor. Ben mesela, hep çok sevdim. Önce kendimi, sonra ailemi, Allah’ı, arkadaşlarımı, gezdiğim şehirleri, kokusunu içime çektiğim sokakları, sesini hafızama kaydettiğim caddeleri, küçük notlar bıraktığım duvarları, duvarlarımı.. Çok sevdim, ama en çokta sevmeyi sevdim. Hepsi aşka dairdi bunların, semptomları aynıydı çünkü; aslında olmayan bir gökkuşağı, pastel renklere dönen sonbahar ve yerinde zıplama isteği, şaşkın bakışlar, dudağının kenarına konmuş bir gülücüğün dönüştüğü şen kahkaha.. Bir gün görürseniz beni sizi dinlemekte zorluk çekerken, mesela gökyüzü hakkında biraz daha fazla kafa yoruyorsam ve ellerim sanki daha da yumuşaksa artık, aşık olacak bir şey daha, belki bir insan daha bulmuşum demektir bu. Kendime bir aşk daha katmışım gibi.
Anlaşılmadan, anlamadan ve karşılık beklemeden şeker tanelerine şiir yazmak gibi. Benim dünyam benim etrafımda dönüyor ve bütün olanlardan sonra kendime bu şımarıklığı yapma hakkı tanıyorum. Ve bir kez daha soruyorum kendime, “Pişman olacak mısın?” diye.. Sevdiği için pişman olan bir insan o sevgiyi hiç haketmemiştir, yani bu tamamen özbenliğimizle alakalı aslında, sevdiğimiz kişiyle ilgili değil.

Sevgi; bir duygu değil de uzuvlarımdan biri gibiydi hep, çoğu insanın işlevini bilmediği serçe parmak gibi daima gözümün önünde ama tırnağım kırılmadıkça da değer vermediğim.. Ah, yine ne anlatıyorum bilmiyorum aslında. İçimde birbirinden bağımsızca durdurulamaz bir enerji ve bunun yanında huzurlu bir durgunluk var. Belki biraz gökkuşağı ve sonbaharımsı bir gülüş..
Sadece o kadar çok özlemiştim ki, birini güzel görmeyi. Anlatmaya çalıştığım bir şeyler var ama kelimeler dökülmüyor bu sefer kolaylıkla. Bu sefer de böyle olsun, neyse.
H.