“Gözyaşlarım bölgesel bir iklim değişikliğine sebep oldu. Rutubetli kalbim artık.”

Abi, dedim. Bundan iki ay öncesinde kafamın içinden geçen ve kenara not aldığım cümleye bak... Bu kadar melankoli nereme gidiyor anlamıyorum. Hala daha üzücü şeylere kahkaha atmamam gerektiğini öğrenemedim. Bir de sümüklü insanların tahammülsüzlüklerinde ve negatif enerjilerinde kaybolmamam gerektiğini. İnsanlar o kadar garip ki, bunca zorluk ve sıkıntının içerisinde hiç işimiz gücümüz derdimiz yokmuş gibi bir de egolarının altında ayakta durmaya çalışarak ömür harcıyoruz. Yeter da. “Biraz sussan mı acaba?” diye söylenmek geçiyor içimden. Ama teşekkür ederim Allah’a, şükürler olsun.. O kadar iyi ve naif bir insanım ki, böyle şeyleri söyleyecek kadar bile içimde insan sevgisi olmamasına rağmen yutuyorum ben onların negatifliklerini. Resmen her gün kirli auralarla besleniyorum.
Sonra dedim ki işte, salalım biraz ya. Ama o kadar da değil. Ya da o kadar da değil. Yine de keşke biraz sussa herkes birkaç saniyeliğine. Ne bileyim, biraz etrafımıza baksak keşke. İnsan yorganının altına saklanıp orada sonsuza kadar kalmak istiyor bazen. Sırf anlayamadığım için aslında. Bu kadar şuursuz olmak nereden geliyor mesela. Nasıl bu kadar rahatça çıkarıp tükürüveriyor insanlar kelimeleri içlerinden. Ya da belki içleri çöplük bağlamışta onun kokusu bu benimde aura sandığım.
Biliyorum, hiçbir şeyi değiştiremeyeceğiz insanlarda. Ama Mami’nin dediği gibi “Herkes kendi davranışlarından sorumludur.” Biz üzerimize düşeni yapmak zorundayız. Her zaman iyilikle karşılık vermeliyiz.
H.