Sonra güldüm yine kendi kendime. Kiralık ev arayışım yine kafayı bozup İstanbul’un en pahalı evlerine bakıp dudaklarımı bükmemle son bulmuştu. Muhteşem adalar manzaralı residence dairenin yatak odasında uyanıp her sabah iş için hazırlandığımı düşünüyorken yakaladım kendimi. Ama yine “Olum çok iyi olmaz mıydı ya..” demeyi unutmadım apar topar ilanı kapatırken. Olsundu. Buzdolabı parası biriktirmeye devam edeceğim bir süre daha. Onlar adalar manzaralı residence dairelerinde hüzün dolu bakışlarını sahil trafiğine çeviredursunlar, ben bundan birkaç ay sonrasını hayal dahi edemiyorken dün Ersel’in dediği şeyi düşünüyorum. “Zaman...” demişti. “Çok garip bir şey. Hiçbir şey sabit kalmıyor.” Öyle gerçekten.

Sabit kalan tek şey fakir olmam gerçi. Ama bir farkla, Estee Lauder fondöten alabilen bir fakirim artık. En azından biz de bir ilerleme kaydettik bu hayatta. Bütün bu yoğunluğun içerisinde arada sırada hayat güncellemesi yapmalıyım sanırım, hala beni manuel olarak takip eden okuyucularım için. Misal, bu aralar biraz gerginliğim ve alınganlığım üzerimde ama bunu görmezden geliyor ve kendi kendime ölü taklidi yapıyorum. Bazen kendi kendime bile tahammülüm olmuyor ve kapatma tuşumu bulmaya çalışıyorum karanlığımın içinde. Ama bu zamanları tanıyor ve kendi üstüme çok gitmiyorum. Zaten güvendiğim, sevdiğim herkes tarafından terkedildikten ve ötelendikten sonra kendime söz verdiğim gibi kendimden başka kimseyi o kadar da sevmiyorum.
Bu dönemde özellikle çok kitap okumaya başladım. Fırsat bulduğum her an kitabımı çıkartıyor ve birkaç satır da olsa okuyorum. Okuyamadığım zamanlarda ise yine kitaplarımı ve daha sonra alacağım kitapları düşünüyorum. Anlayacağınız, ne kadar az insan o kadar huzur artık. Yeni tanışmış olduğum insanların bakışlarında her yeni tanıştığım insanda olduğu gibi “Bu kız neden böyle ya?” sorgulamasını yine görüyorum. Başlarda bu beni biraz panikletiyordu ama sanırım bunun üstesinden geldim. Git gide içimde kendimle olan diyaloglarım artmaya başladı bu arada, hatta bazen yanlışlıkla yüksek sesle konuştuğum(söylendiğim) da oluyor. Sevgisizlik bunun ismi. Biliyorum. Hiç sevilmezlik ve bunun getirdiği hüzün sessizliği. Ama olsun, bununla da barışıyorum yavaş yavaş.

Aradığım şeyi bulana kadar aramaya devam edeceğim sanırım. En azından artık hayatta kalmak için daha mantıklı sebeplerim var. Bazen de meraktan çatlıyorum ama. Yani hayatımın geri kalanı umarım bu kadar süflü geçmeyecektir.
Kendimden yaratmak istediğim tamı tamına bir 'gamsız'. Kendimi yavaş yavaş kapatıyorum içime doğru. Tek başıma bir kalabalık yaratabilmek niyetindeyim. Neşe dolu, heyecan dolu kafamın içi mesela. Ve dünyanın tamamı o kadar kötü kalpli ve acımasız ki, kimseyi almak istemiyorum kafamın içine. Bu yüzden, ilerleyen dönemlerde kitaplarımın yanına filmler ve diziler de ekleyebileceğim boş vakitlerim olduğunda tertemiz uykular çekebileceğim geceler de gelecek diye yaşıyorum hala.
H.