top of page
Ara

MAYDAY

Yazarın fotoğrafı: Hilal ÇelikHilal Çelik

Öfkelenmedim, dünyaya bir öfke doğurdum o gece. Düşüncelerim o kadar hızlı geçiyorlardı ki zihnimden keskin bir jilet gibi organlarımı deşiyordu sanki. Gece saat 4 olmuştu, burnumu çektim ve yanmış yanaklarımı buz gibi ellerimle serinletmeye çalıştım. Parmak uçlarımdaki izmarit kokusu midemi bulandırdı.


Sarılmaya ihtiyacım vardı, ben de dizlerime sarıldım yogada yaptığımız gibi. Biraz zaman aldı ama iyi geldi sonra. Sabah oldu, öğlen oldu. Düşündüm durdum uzun uzun. Kafamın içinden geçen gerçekleşmemiş diyaloglar ve monologlar yordu bir zaman sonra. Durdum. Adamın biri dedi ki, “Hayat bir şeyleri ciddiye almak için çok kısa.” Ve bizim kaybedecek vaktimiz yoktu. Duruldum.


Bir an geldi, neden iyi ve dürüst kalmak sınırlarımı zorluyordu diye düşündüm. Sonra sınırlarımı zorlayanın içeriden değil dışarıdan geldiğini farkettim. İnsanların kötülüğü yapışkan ve vıcık vıcık bir balçık gibi ayaklarımın ucuna kadar gelmişti dalga dalga, bulanmamak için sınırlarımı daraltmam gerekiyordu ve alt bilincim bunu reddediyordu. Ben o sınırları keşif yolculuğumda genişletmiştim, tertemiz örmüştüm el emeği iğne işi gibi. “Dokunamazsın.” dedim. “Burada duracaksın.” Durmadı balçık, ben de geri çekilmek yerine inatla bulanmayı seçtim ve kafa tuttum. Oysa esnekliğimizi kaybettiğimizde kırılırdık. Çoluk çocuğun oyuncağı değildi bu işler, herkes kendi kum havuzunda oynasaydı.


“Anladım seni.” dedim. Acıdım biraz ona, sonra egosal bir katliam yarattım. Bu dünyada kadın olmak demek bedel ödemek demekti. Sonra gülümsedim pişkin pişkin, dürüst ve gerçek olduğum için suçluyordum kendimi saatlerdir. Doğru olanı yapmak bu kadar acı vermemeliydi.



Bugün Cuma; hava kapalı, soğuk ve bunaltıcı. Zaman çabuk geçiyor, soruyorum “Nasılsın?” diye. Cevap vermiyor. Susuyorum ben de, birinin omzuna yaslanıp bir an soluklanmaya susuyorum. ‘Ben iyi değilim galiba.’ diye düşünüyorum sonra. Ama geçecek diye avutuyorum kendimi, hep geçer çünkü. Kafamın içi bile yalnız kalmış gibi. İlk defa bir kişi tane tane konuşuyor, kelimelerin arasına bir nefeslik mesafeler bırakarak. Onu dinlemekten başka seçeneğim yokmuş gibi.

Bu sefer bitkin hissediyorum, başka seçeneklerim olsa bile hareket edebilecek gücüm kalmamış sanki. Karanlığın içindeki sıcacık bir gülümseme gibi duyduğum hissizlik, görmediğim için çocukça yok saydığım.


Biraz şu tarafa dönüyorum sonra mavi battaniyemi burnuma kadar çekerek. “Alın beni buradan artık.” diye ağlayarak halının üzerinde yuvarlanma isteği ile kıvranırken hareketsizce tavanı izliyorum bir süre. Buradan çıkış yok. Kabul ve kucaklama hissi artık sanki bir delirme anı gibi yakıyor damarlarımı. Henüz çırılçıplak sokaklarda koşma dürtüsü gelmiş değil, en azından bu iyi. Zaten göbeğim var.


Mayday.


H.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


  • White Facebook Icon
  • White Twitter Icon
  • White Instagram Icon

© 2016 by Hilal Çelik. Proudly created with Wix.com

bottom of page